-
1 içinde kalmak
tê de man -
2 içinde kalmak
къинэн -
3 ter içinde kalmak
ter içinde kalmak (at)v. lather -
4 hevesi içinde kalmak
-
5 su içinde kalmak
весь в поту́ -
6 şaşkınlık içinde kalmak
аптырашта калу -
7 hayretler içinde kalmak
v. get carried away -
8 hayretler içinde kalmak
to be lost in amazement, to be astounded -
9 kan ter içinde kalmak
-
10 kan ter içinde kalmak
v. sweat blood -
11 kalmak
1. v/i bleiben (z.B. Kind bleiben); übrig bleiben; Angelegenheit, Arbeit liegen bleiben; Auto stecken bleiben; Beziehungen bestehen;-mekle kalmamak sich nicht darauf beschränken, zu … (… de sondern auch …);kaldı ki dazu kommt noch, dass …; außerdem;az kaldı, az kalsın fast, beinahe;kalır yeri yok unterschiedslos2. (-de) bei jemandem wohnen (vorübergehend); im Hotel wohnen; irgendwo bleiben, fam stecken; in einem Land leben;(sınıfta) kalmak Schüler sitzen bleiben;… içinde kalmak gehüllt sein (in D, z.B. Rauch);nerede kaldınız? wo haben Sie gesteckt?3. (-e) jemandem zufallen, bei jemandem liegen; Abfahrt, Besuch usw verschoben werden (auf A); Zeit, Stunden verbleiben (bis A); auskommen müssen mit; fertig werden (mit D), meistern (können) A;(gece yatısına) kalmak über Nacht bleiben;yemeğe kalmak zum Essen bleiben;bir saate kalmadan in weniger als einer Stunde;bana kalırsa (oder kalsa) meines Erachtens; wenn es mir möglich wäre, wenn ich könnte4. (-den) Erbschaft, Haus übergehen (-e auf A); Wind sich legen; Abstand nehmen (von D); ohne … (z.B. Arbeit) sein; seine Stellung verlieren -
12 kalmak
оста́ться* * *- ır1) остава́тьсяbaş başa kalmak — остава́ться вдвоём / наедине́
buna ihtiyaç kalmadı — необходи́мость в э́том отпа́ла
bir ton kömür kaldı — оста́лась одна́ то́нна у́гля
2) пробы́ть, прожи́тьAmerika'da yıllarca kaldı — он мно́гие го́ды про́жи́л в Аме́рике
3) остана́вливаться, пребыва́тьsiz nerede kalıyorsunuz? — вы где остана́вливаетесь?
4) оста́ться на второ́й годçocukların içinde kalanlar da var geçenler de — среди́ дете́й есть и оста́вленные на второ́й год, и переше́дшие
5) -e откла́дываться, быть отсро́ченным ( на какое-то время)gitmemiz cumaya kaldı — наш отъе́зд отло́жен на пя́тницу
6) -e достава́ться (кому-л. что-л. сделать); переходи́ть к комуbu iş size mi kaldı? — а) э́то де́ло доста́лось вам?; б) ва́ше ли э́то де́ло?
7) оста́ться, доста́тьсяçiftlik ana babasından kalmış — име́ние ему́ [д]оста́лось от роди́телей
8) - den оста́ться без чегоmisafir geldi, gezmeden kaldık — го́сти пришли́, мы оста́лись без прогу́лки
işten kalmak — оста́ться без рабо́ты
9) останови́ться; встатьaraba yarı yolda kaldı — маши́на ста́ла на полпути́
o iş şimdilik kaldı — э́то де́ло пока́ приостанови́лось
10) - le ограни́чиваться, дово́льствоваться чемiş yalnız dayak atmakla kalmadı — де́ло не ограни́чилось то́лько побо́ями
11) оста́ться каким-л., быть в каком-л. состоя́нии / положе́нииaç kalmak — оста́ться голо́дным
cahil kalmak — оста́ться неве́жественным
fakir kalmak — оста́ться бе́дным
iki kardeş öksüz kaldı — два бра́та оста́лись сиро́тами
oda toz içinde kaldı — в ко́мнате всё бы́ло в пыли́
yalnız kalmak — оста́ться в одино́честве
12) с деепр. на -a, -ıp передаёт продолжительность действия, удивление, изумлениеdonakalmak, donup kalmak — засты́ть на ме́сте
şaşa / şaşıp kalmak — удиви́ться
••- kalsa- kalırsa
- bana kalırsa siz yanılıyorsunuz
- ona kalsa bize hiçbir şey vermez
- kalır yeri yok -
13 hevesi kursağında kalmak
= hevesi içinde kalmak не удовлетвори́ть своего́ жела́ния -
14 donup kalmak
-
15 ter
пот; испа́ринаter alıştırmak — а) дать пообсо́хнуть по́ту; б) перен. передохну́ть
ter boşanmak — ли́ть[ся] — о по́те
ter dökmek — а) си́льно вспоте́ть, пропоте́ть; облива́ться (покрыва́ться) по́том; б) перен. стара́ться
ter gözü — ка́пля по́та
ter içinde kalmak — а) си́льно поте́ть, облива́ться по́том; б) (тж. kan tere batmak, kan ter içinde kalmak) перен. запа́риться, си́льно уста́ть; ума́яться разг.
tere yatmak — пропоте́ть (от горячего питья или под тёплым одеялом)
şoğuk ter — холо́дный пот
◊
ter kebesi — тёплая во́йлочная попо́на для ло́шади◊
terini soğutmak — осты́ть (осты́нуть, охлади́ться) в тени́◊
alın teriyle — в по́те лица́; че́стным трудо́м -
16 toz
1. dust. 2. powder. 3. slang heroin, skag, junk. 4. powdered, (something) which is in powdered form: toz altın gold dust. toz boya powder paint. toz biber ground pepper. - almak to dust, clean the dust off something. -unu almak /ın/ to dust, clean the dust off (something). - bezi dustcloth, dustrag. - duman içinde kalmak to be covered by a thick cloud of dust. -dan dumandan ferman okunmamak for things to be in a state of utter chaos, for chaos to reign. -u dumana/toprağa katmak/karıştırmak 1. to run, raising a cloud of dust. 2. to kick up a dust, cause a commotion, make an uproar, raise a ruckus. - etmek 1. /ı/ to crush, annihilate, pulverize, make mincemeat out of (someone). 2. to raise dust. - kondurmamak /a/ not to allow anything to be said against, not to have anything said against (someone, something). - koparmak to raise dust. - olmak slang to hurry away, beat it, get lost. -unu silkmek /ın/ to rough (someone) up, dust (someone´s) jacket. - toprak içinde kalmak to be covered with dust or grime. - varak gold leaf. -
17 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
18 hayret
изумле́ние (с)* * *удивле́ние, изумле́ниеhayrette bırakmak — изумля́ть, удивля́ть, поража́ть
hayret[ler]a düşmek — удивля́ться, поража́ться
hayrette kalmak, hayretler içinde kalmak — оцепене́ть; засты́ть от удивле́ния
hayret edecek bir şey yok — нет ничего́ удиви́тельного
-
19 heves
1) жела́ние, охо́та, стремле́ние, тя́гаhevesini almak — удовлетворя́ть своё жела́ние
hevesine düşmek — стра́стно хоте́ть / жела́ть
heves etmek — а) жела́ть; проявля́ть скло́нность / интере́с к чему; б) увлека́ться, интересова́ться чем
hevesini kırmak — отби́ть охо́ту
2) при́хоть, капри́зbu bir hevestir geçer — э́то всего́-на́всего при́хоть, пройдёт
••- hevesi içinde kalmak -
20 hayret
I s Erstaunen nt, Verwunderung f\hayret etmek erstaunen (-e über), sich (ver) wundern (-e über)\hayretler içinde kalmak sehr erstaunt seinbirini \hayrette bırakmak jdn in Erstaunen setzen, jdn erstaunen\hayrette kalmak erstaunt seinII interj\hayret! erstaunlich!
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kan ter içinde kalmak — çok terli, yorgun ve perişan bir durumda kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan revan içinde kalmak — her yanı kana bulanmak Çıplak ayağım kan revan içinde kaldıkça öbürüne bakıp şükredeceğim. S. Çokum … Çağatay Osmanlı Sözlük
su içinde kalmak — çok terlemek, su gibi ıslanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hevesi kursağında (veya boğazında veya içinde) kalmak — istediği, imrendiği şeyi elde edememek Bütün hevesim boğazımda kaldı. Küstüm oturdum. N. Meriç Gazetenin yayını kesildi; çaresiz İzmir e döndüm fakat hevesim kursağımda kalmıştı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayrette (veya hayretler içinde) kalmak — şaşakalmak, şaşırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ettiğiyle kalmak — 1) yapmak istediği kötülüğü başarıya ulaştıramayan kimse, başarısızlığın üzüntüsü ve utancı içinde kalmak 2) yapmak istenilen kötülük amacına ulaşamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç açık kalmak — yoksulluk içinde, evsiz barksız kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
apışıp kalmak — şaşırmak Bu sonsuzluğun içinde işte besbelli sen de kendini kaybederek apışıp kalmışsın. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
seyirci kalmak — bir olay karşısında hiçbir tepki göstermeyerek işe karışmak Ciğerparesi, bir tanesi içeride alevler içinde can verirken, Fasarya buna seyirci mi kalacaktı? H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
merakta kalmak — kaygı içinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük